4 Aralık 2021 Cumartesi

ÜLKÜCÜ ŞEHİT SEDAT GÜNGÖR

 



TÜRK MİLLİYETÇİSİ ÜLKÜCÜ  ŞEHİT SEDAT GÜNGÖR

ŞEHİT OLDUĞU TARİH: 04 ARALIK 1979

ŞEHİT EDİLDİĞİ YER: ANKARA

DOĞDUĞU YER: ANKARA- ÇAMLIDERE-AĞÇİN KÖYÜ

MESLEĞİ: ÖĞRENCİ

16 yaşındaydı. Babasının Ankara Ulubey’de tuhafiye dükkanı vardı. Sedat Ortaokulda okuyordu. Oda babası gibi Milliyetçi ve TÜRK MİLLİYETÇİSİ ÜLKÜCÜydü. Oyun çağında bir çocuktu. Ama komünistler onu engel bellemişlerdi. Kendilerine hedef seçtiler. Ona baskılar yaptılar. Ona rahat yüzü göstermediler. Babası oğlunu Ortaokul son sınıfta olmasına rağmen dizi dibine aldı. Çünkü olacakları biliyordu. Belki oğlumu korurum diye düşündü. Ailece baskı ve tehdit altındaydılar.

OLAY GÜNÜ:

Ortaokul son sınıf öğrencisi Sedat, babasının dükkanında yalnızdı. Karanlık yüzler, kahpe dölleri kızıl komünist köpeklerden biri kadın diğer iki militan erkek tuhafiye dükkanını bastılar. İp alma bahanesiyle dükkana girmişlerdi. İp istediler. Sedat ipi vermek için raflara yüzünü, militanlara arkasını dönmüştü. Kahpe dölleri arkasından kurşunladılar. Ülküdaşımız aldığı kurşun yarasıyla can havlindeyken, kadın militan erkek arkadaşlarına “faşistin kafasına sık diye” ısrar ediyor. Ağır yaralanan Sedat, Ambulans ile Hacettepe hastanesi acile kaldırılıyor ancak orada faşiste bakmayız demeleri üzerine Ankara hastanesine nakli esnasında can verdi.  

ÜLKÜDAŞIMIZA ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM

ÖNEMLİ NOT: ŞEHİTLERİMİZLE İLGİLİ ELİNDE BİLGİ, RESİM OLAN VARSA YA DA DÜZELTİLMESİ GEREKEN BİRŞEY VARSA LÜTFEN BANA ÖZEL MESAJDAN YAZSIN. TEŞEKKÜRLER.


ÜLKÜCÜ ŞEHİT HAYRETTİN AKGÜL

 


ÜLKÜCÜ ŞEHİT HAYRETTİN AKGÜL

ŞEHİT OLDUĞU TARİH: 04 ARALIK 1978

ŞEHİT EDİLDİĞİ YER: İSTANBUL

DOĞDUĞU YER: TOKAT-ERBAA İLÇESİ-EVYABA KÖYÜ

MESLEĞİ: ÖĞRENCİ

31 yaşındaydı. İstanbul Ticari İlimler Akademisi son sınıf öğrencisiydi.

OLAY GÜNÜ:

Taksim Sarıselviler Caddesinde bulunan Çaycılar Kulübü’nde arkadaşlarıyla birlikte otururken, komünist militanların silahlı saldırısı sonucu şehit düştü. Cenazesi köyünde toprağa verildi.

  ÜLKÜDAŞIMIZA ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM

ÖNEMLİ NOT: ŞEHİTLERİMİZLE İLGİLİ ELİNDE BİLGİ, RESİM OLAN VARSA YA DA DÜZELTİLMESİ GEREKEN BİRŞEY VARSA LÜTFEN BANA ÖZEL MESAJDAN YAZSIN. TEŞEKKÜRLER.

ÜLKÜCÜ ŞEHİT ABDURRAHMAN GÜNEŞ

 





ÜLKÜCÜ ŞEHİT ABDURRAHMAN GÜNEŞ

ŞEHİT OLDUĞU TARİH: 04 ARALIK 1978

ŞEHİT EDİLDİĞİ YER: İSTANBUL

DOĞDUĞU YER: ASLEN DOĞU TÜRKİSTANLI

MESLEĞİ:

22 yaşındaydı. Askerden yeni gelmişti. Rahmetli Velican Oduncu’nun arkadaşıydı. Ailesiyle birlikte 1960 yılında Doğu Türkistan’dan Türkiye’ye gelmişti. Kızıl zulümden kaçmışlardı. Komünizmin nasıl bir zulüm sistemi olduğunu çok iyi biliyordu. Bu şuurla Ülkücülerin yanında yer aldı. Ülkücüydü.

OLAY GÜNÜ:

Zeytinburnu’nda ülküdaşlarıyla birlikte bir kahvede geç saatlere kadar sohbet etti. Kahveden gece saat 00,45’te ayrıldı. Güneşli minibüsüne bindi. Güneşli de indi. Kazakkent’te ki evine gitmek için yürümeye başladı. Bir grup devrimci-komünist önünü kesti ve kaçırdı. Onu yere yatırdılar. Kafasına, gözlerine, ağzının içine kinle kurşun sıktılar. Alçaklar 8 kurşunla şehit ettiler. Bir bozkurt daha toprağa düştü.

ÜLKÜDAŞIMIZA ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM.

04 ARALIK GÜNÜ ŞEHİT OLAN ÜLKÜCÜLER

 

04 ARALIK GÜNÜ ŞEHİT OLAN ÜLKÜCÜLER

04 ARALIK: ŞEHİTLİĞİNİN YIL DÖNÜMÜ SEBEBİYLE AŞAĞIDA İSİMLERİNİ YAZMIŞ OLDUĞUM ÜLKÜDAŞLARIMA ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM.

---BU BİR SAĞ-SOL ÇATIŞMASI- KARŞIT GÖRÜŞ KAVGASI DEĞİLDİ. BU TÜRK MİLLETİNİN VAROLUŞ MÜCADELESİ- HAK İLE BATILIN SAVAŞIYDI. DOĞRUDAN TÜRK MİLLETİNİ VE DEVLETİN İLGİLENDİREN BİR MÜCADELEYDİ.---

(Not: yanında yazdığım iller şehit olduğu yerdir. Doğduğu memleket değildir. Açıklamalı paylaşımımda doğum yerlerini de veriyorum.)

 

·         HAYRETTİN AKGÜL-04 ARALIK 1978-İSTANBUL

·         MURAT BULGAÇ-04 ARALIK 1978-İSTANBUL

·         ABDURRAHMAN GÜNEŞ-04 ARALIK 1978-İSTANBUL

·         CENGİZ KÖSEDAĞ-04 ARALIK 1979-İSTANBUL

·         SEDAT GÜNGÖR-04 ARALIK 1979-ANKARA

·         AHMET DEMİREL-04 ARALIK 1979-GİRESUN

·         MEHMET MERMERTAŞ-04 ARALIK 1979-ŞANLIURFA

·         NECATİ UYGUR-04 ARALIK 1980-ALMANYA

·         MURAT ALDEMİR-04 ARALIK 1995-İSTANBUL

3 Aralık 2021 Cuma

03 ARALIK (1964) BÜYÜK ALİM HASAN BASRİ ÇANTAY'IN VEFATININ YIL DÖNÜMÜ.



 ANMA:

03 ARALIK (1964) BÜYÜK ALİM HASAN BASRİ ÇANTAY'IN VEFATININ YIL DÖNÜMÜ.
MERHUMA ALLAH'TAN RAHME DİLİYORUM. SAYGIYLA ANIYORUM.
HASAN BASRİ ÇANTAY
1887’de Balıkesir’de dünyaya geldi. Babası, tüccar ve ulama Çantayoğlu Halil Cenabi Efendi; annesi ise Sincanoğulları ailesinden Kepsutlu Hatice Hanım'dır. 1903 yılında Balıkesir idadisi 4. sınıfındayken babası vefat eden Hasan Basri, annesi ve 3 kızkardeşinin geçimini sağlamak üzere okulunu yarım bırakarak nafia dairesi, tahrirat kaleminde görev alarak memuriyet hayatına atıldı. Mutasarrıf Ömer Ali Bey’in desteği sayesinde memuriyet hayatını sürdürürken babasının dostu Ahmet Naci Efendi’den ders alarak eğitimine devam etme fırsatı buldu. Daha sonra valilik yazı işlerinde görev yaparken öğrenimine devam etti ve bir yandan da edebiyat ve felsefeyle meşgul oldu, makaleler yazıp tercümeler yaptı. Arapça ve Farsça öğrendi, maliye ve iktisat dersleri aldı. Meşrutiyet'in ilk yıllarında Balıkesir’de "Nasihat" ve “Balıkesir” adlı iki gazete çıkardı. 1909 yılında İstanbul’da Sirat-ı Müstakim Dergisi’nin idare merkezinde Mehmet Akif ile tanıştı. 1911’de Balıkesir Gazetesi’ni çıkarmayı matbaanın sahibi Cemil Efendi’ye bıraktı[3]; kendisi gazeteciliğie " Yıldırım Gazetesi" ve "Karesi" gazetelerini çıkararak devam etti; I. Dünya Savaşı sonlarına doğru "Ses Gazetesi"’ni çıkardı (17 Ekim 1918- 13 Mart 1919). Bu gazetede yayımladığı bağımszı yazılarla Kurtuluş Savaşı'na kalemiyle destek verdi. Mehmet Akif, onun daveti üzerine İstanbul’dan gelerek Zağnos Paşa Camii’ndeki ünlü vaazı verdi. asan Basri, İzmir Redd-i İlhak Cemiyeti kongresine katılacak delegeler arasında yer aldı. Kongreye katılmak için Balıkesir’den ayrıldığı sırada, padişah Mehmet Vahdeddin'e açıktan hücum eden yazıları nedeniyle gazetesinin kapatılması ve tutuklanması emri çıktı. Balıkesir’e dönmeyerek Burhaniye, Kepsut ve Dursunbey’de 9 ay sürecek bir kaçaklık dönemi yaşadı. Bu arada köy ve kasabaları dolaşarak, halk içinde, vatan savunması yolunda bir milli birlik sağlama ve milli şuur uyandırma gayreti içinde bulundu. Sürgün ve kaçaklık dönemi, Gazi Mustafa Kemal'in Ankara'ya gelmesiyle ve kendisinin de Balıkesir'e dönmesiyle son buldu. Karesi Milletvekili olarak Millet Meclisi'ne seçildi. Hiçbir gruba girmeyip bağımsız olarak kaldı. 3 yıl Ankara’da Taceddin Dergahı’nda Mehmet Akif ile birlikte yaşadı. Israrları ile Mehmet Akif'i, "İstiklâl Marşı"nı yazmaya ikna etti[4]. Akifname adlı eserinde İstiklal Marşı’nın yazılış öyküsünü “Milli İstiklal Marşı Nasıl Yazıldı? Nasıl Kabul Edildi?” başlığı altında ayrıntılarıyla anlattı. Büyük Millet Meclisi'nin birinci dönemi sonunda tekrar Balıkesir’e dönen Hasan Basri Bey, okullarda edebiyat öğretmenliği ve Çocuk Yuvası Müdürlüğü yaptı. Mahalli gazetelerde yazı yazdı. 1928 senesinde rahatsızlığı sebebiyle emekliye ayrıldı. Ziraat ve ticaretle uğraştı; bir hukuk bürosunda avukatlık yaptı. 1936’da dostu Mehmet Akif’in ölümü üzerine onunla ilgili hatıralarını Balıkesir’de çıkan Türk Dili Gazetesi’nde yayınladı.
Bir ara İstanbul İmam Hatip Okulu’nda öğretmenlik yapan Hasan Basri Çantay, 1950’den itibaren İslam dininin yaşanması, öğretilmesi ile ilgili faaliyetlere katıldı[3].
Türkiye'de yapılan ilk meal çalısmalarından olan “Kur’an-ı Hakim ve Meal-i Kerim” adlı 3 ciltlik eserinin ilk cildini 1952’de, ikinci ve üçüncü ciltleri 1953’de yayımladı[2]. Eser, peşpeşe basılarak 1984 tarihinde 13. baskıya ulaştı. 1993’te başka bir yayınevi tarafından biri 3, diğeri tek cilt olmak üzere iki farklı baskısı daha yapıldı. Eserin gelirini Balıkesir’de kendi adına yaptırılan camiye harcadı[3].
Ömrünün son yıllarını dinî, ilmî, edebî araştırmalara veren Hasan Basri, şiir ve musiki ile de ilgilenmiş, çeşitli besteler yapmıştır. Şiirlerinde, Basri, Hüzni, Serseri, Aşık Hasan mahlaslarını kullanmıştır.
3 Aralık 1964'de İstanbul'da vefat eden Hasan Basri Çantay, Fatih Camii'nde kılınan namazdan sonra Edirnekapı Şehitliği'ne defnedildi. 1971’de toprağa verildiği yerden çevre yolu geçtiği için mezarının yeri değiştirildi; hayattayken çok sevdiği Mehmet Akif Ersoy ile Babanzade Ahmet Naim Efendi’nin kabri yakınlarına defnedildi[3].
Cumhuriyet"in kurucularına verilen "yeşil-kırmızı şeritli İstiklal Madalyası" sahibidir.
Ölümünden sonra oğlu Mürşit Çantay, babasının Âkif hakkındaki yazılarını "Âkifname" adıyla, şiirlerini ise "Babamın Şiirleri" adıyla kitaplaştırmıştır.
• Mektebli Yavrularıma, Kurtuluş Savaşından sonra Balıkesir’e dönünce yöneticiliğini üstlendiği “Şehit Çocukları Yuvası” öğrencileri için hazırlanmıştır. Vatan, millet, istiklal kavramlarını işleyen okul piyesleri şeklindedir. 1922’ de Balıkesir’de iki kitaplık bir seri halinde yayınlanmıştır.
• Müslümanlıkta Himâye-i Etfâl: Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezinin isteğiyle hazırlanmış olan eser, çocukları korumanın, onları yetiştirip topluma faydalı olmalarını sağlamanın dini ve sosyal açıdan önemi hakkındadır. 1922’ de Ankara’da basılmıştır.
• Ülkü Edebiyâtı: Edebi sanatları olabildiğince ustalıkla kullanarak şiirler yazan genç bir şâir ile karşılıklı konuşma ve tartışma şeklinde kaleme alınmış bir eserdir. Sanat sanat içindir felsefesinin eleştirilir; her türlü sanatın toplum için olduğu tezini savunur. 1939’da Balıkesir’de basılmıştır.
• Fıkh-ı Ekber Tercümesi: İmâm’ı Âzam Ebu Hanife’ye nisbet edilen El-Fıkh-ul-Ekber isimli risalenin Türkçe çevirisidir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın isteği üzerine hazırlanmıştır.
• Zeka Demetleri: Mecâni’l-edep isimli derlemeden seçilmiş bazı fıkra, latife ve vecizelerin tercümesi olup Arapça’dan çevrilmiştir. Son kısmına bir kısım Türkçe fıkralar eklenmiştir. 1939 da Balıkesir’de basılmıştır.
• Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm: Üç ciltlik Kur’an meâlidir. Cumhuriyet tarihinde yazılan Kur’an tercümelerine kaynak oluşturmuştur[3]. İlk baskısı 1952-53’te İstanbul’da yapıldı.
• Kara Günler ve İbret Levhaları: Hasan Basri Bey’in kaçaklık günlerine ait hâtıralarını içerir. 18-27 Ocak 1939 tarihleri arasında Balıkesir’de yayınlanan Türk Dili Gazetesi’nde yayınlanan bu hatıralar; 1964’de İstanbul’da kitap olarak yayınlanmıştır.
• The Straight Path of İslâm adlı kitabın İslamiyet Bölümü: Amerikalı İlahiyatçı Kenneth Morgan, bu kitapta; yeryüzünde taraftarı bulunan dinlerin her birini o dine inanan bir âlimin yazdığı yazıyla anlatmıştır. Hasan Basri Çantay, İslâmiyet’e ayrılan kısmı kaleme almıştır. İngilizceye çevrilerek Amerika’da yayınlanmıştır.
• Hadisler (On Kere Kırk Hadis): 400 hadisin yer aldığı 10 kitapçığın bir araya gelmesiyle oluşur; tamamı 1200 hadislik bir derlemedir. 3 cilt olarak 1958’de basıldı.
• Babamın Şiirleri: Hasan Basri Çantay’ın oğlu tarafından derlenmiş şiirleridir.
• Âkifnâme: Mehmet Âkif’in kısa hayat hikayesi, sanatı, fikirleri, onunla ilgili hâtıralar ve ölümünü izleyen günlerde onun hakkında çıkan yazılardan bir kısmına dâir hatıra türünde bir eserdir (1966).
Mehmet Âkif 'in Hasan Basri Bey'e ithaf ettiği şiir
Mehmet Akif Ersoy, 1922’de Bursa’nın Yunanlar tarafından işgal edildiği duyumu üzerine isyanını dile getirdiği “Bülbül” şiirini, “Basri oğlumuza…” notuyla Hasan Basri Çantay’a ithaf etmiştir.
BÜLBÜL (Basri Bey oğlumuza)
Bütün dünyaya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım:
Nihâyet bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.
Şehirden kaçmak isterken sular zaten kararmıştı;
Pek ıssız bir karanlık sonradan vâdîyi sarmıştı.
Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hilkat kesilmiş lâl...
Bu istiğrakı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl.
Muhîtin hâli "insâniyet"in timsâlidir sandım;
Dönüp mâziye tırmandım, ne hicranlar, neler andım!
Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,
Zalâmın sînesinden fışkıran memdûd bir feryâd.
O müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu:
Ki vâdiden bütün, yer yer, eninler çağlayıp durdu.
Ne muhrik nağmeler, yâ Rab, ne mevcâmevc demlerdi:
Ağaçlar, taşlar ürpermişti, gûyâ sûr-ı Mahşer'di!
Eşin var âşiyanın var, bahârın var ki beklerdin.
Kıyâmetler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?
O zümrüt tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun,
Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun!
Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,
Gezersin hânumânın şen, için şen, kâinatın şen!
Hazansız bir zemîn isterse, şâyet rûh-ı serbâzın,
Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkûm-ı pervâzın.
Değil bir kayda, sığmazsın - kanatlandın mı - eb'âda
Hayâtın en muhayyel gâyedir âhrara dünyâda.
Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perişandır,
Niçin bir katrecik göğsünde bir umman huruşândır?
Hayır mâtem senin hakkın değil... Mâtem benim hakkım;
Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım.
Tesellîden nasîbim yok, hazan ağlar bahârımda;
Bugün bir hânumansız serserîyim öz diyârımda.
Ne hüsrandır ki: Şark'ın ben vefâsız, kansız evlâdı,
Serapa Garb'a çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!
Hayalimden geçerken şimdi, fikrim hercümerc oldu,
Salâhaddîn-i Eyyûbî'lerin, Fâtih'lerin yurdu.
Ne zillettir ki: Nâkûs inlesin beyninde Osman'ın;
Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ'nın!
Ne hicrandır ki: En şevketli bir mâzi serâp olsun;
O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun!
Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden Yıldırım Hân'ın;
Şenâatleri çiğnensin muazzam Kabri Orhan'ın!
Ne heybettir ki: Vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,
Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş!
Yıkılmış hânümânlar yerde işkenceyle kıvransın;
Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!
Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...
Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!
Mehmet Âkif Ersoy, Ankara, Tâceddin Dergâhı, 9 Mayıs 1337 (1921)

ÜLKÜCÜ ŞEHİT MÜRSEL BALOĞLU/DAVRAL

 



ÜLKÜCÜ ŞEHİT MÜRSEL BALOĞLU/DAVRAL

ŞEHİT OLDUĞU TARİH: 03 ARALIK 1979

ŞEHİT EDİLDİĞİ YER: ELAZIĞ

DOĞDUĞU YER: ELAZIĞ

MESLEĞİ:

Elazığ belediyesi Zabıta amirliğinde çalışıyordu. Evli iki çocuk babasıydı. Çevresi tarafından sevilen iyi bir ülkücüydü.

OLAY GÜNÜ:

Akşamüzeri iş çıkışından sonra komünist militanların pususuna düştü. Kahpe eller yine tetiğe basmışlardı. Mürsel şehit düştü.

  ÜLKÜDAŞIMIZA ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM

 

ÖNEMLİ NOT: ŞEHİTLERİMİZLE İLGİLİ ELİNDE BİLGİ, RESİM OLAN VARSA YA DA DÜZELTİLMESİ GEREKEN BİRŞEY VARSA LÜTFEN BANA ÖZEL MESAJDAN YAZSIN. TEŞEKKÜRLER.

ÜLKÜCÜ ŞEHİT MEHMET ŞAPLI

 


ÜLKÜCÜ ŞEHİT MEHMET ŞAPLI

ŞEHİT OLDUĞU TARİH: 03 ARALIK 1978
ŞEHİT EDİLDİĞİ YER: MALATYA
DOĞDUĞU YER: MALATYA-AKÇADAĞ İLÇESİ
Çiftçilik yapıyordu. Kendini yetiştirmiş bir ülkü devi idi. Akçadağ’ın ülkücüleri denince ilk akla o gelirdi.
OLAY GÜNÜ:
O gün ilçeye dışarıdan TİKKO militanları gelmişti. Planlı gelmişlerdi. Hedef Mehmet Şaplı’ydı. Pusu kurdular. Fikirle, bilekle yenemediklerine hep öyle yaparlardı, pusu kurar ve kahpece saldırırlardı. Öyle yaptılar komünist militanlar… Kurdukları pusu neticesinde Mehmet Şaplı şehit düştü.
ÜLKÜDAŞIMIZA ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM

ÜLKÜCÜ ŞEHİT KEMAL FEDAİ COŞKUNER

 












ÜLKÜCÜ ŞEHİT KEMAL FEDAİ COŞKUNER

ŞEHİT OLDUĞU TARİH: 03 ARALIK 1979

ŞEHİT EDİLDİĞİ YER: ESKİŞEHİR

DOĞDUĞU YER: ANTALYA-AKSEKİ İLÇESİ

55 yaşındaydı. İsminin bütün özelliklerini taşıyordu. Tek başına bir teşkilat gibiydi. “FEDAİ” isminde dergi çıkarıyordu. Ülkücü mücadeleye emeği çoktu. Yazar, eğitimci bir ağabeyimizdi. Gençlik yıllarında Komünizmle ve Siyonizm’le Mücadele Derneğinde yöneticilik yapmıştı. MHP Antalya bölgesi müfettişiydi.

 

Olay günü:

Alış veriş için pazara gitti. Pazardan dönerken Agora semtinde komünist militanların saldırısına uğradı. Sırtından vurdular onu.. Münevver-yazar bir abide şahsiyeti şehit ettiler. Ülkücü- milliyetçi olduğu için basın şehitlerinden saymadı onu liboşlar, devrimbazlar, devşirme ümmetçiler…

 

  ÜLKÜDAŞIMIZA ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM

ÜLKÜCÜ ŞEHİT YAŞAR KANMAZ

 




ÜLKÜCÜ ŞEHİT YAŞAR KANMAZ

ŞEHİT OLDUĞU TARİH: 03 ARALIK 1979

ŞEHİT EDİLDİĞİ YER: ESKİŞEHİR

DOĞDUĞU YER: ESKİŞEHİR-TEPEBAŞI İLÇESİ- MOLLAOĞLU KÖYÜ

MESLEĞİ:İŞÇİ

19 yaşındaydı. Maddi sıkıntılar sebebiyle okuyamadı ortaokuldan ayrıldı. 3 kardeştiler. Ailesine katkıda bulunmak için çalıştı. Kumlubel mahallesinde Ülkü ocaklarının kurmuş olduğu kitaplığın devamlılarındandı.

OLAY GÜNÜ:

Duvarlara bölücü-komünist sloganlar yazılmıştı. Ülküdaşlarıyla birlikte akşamüzeri bu sloganları silip, yerine “Kanımız Aksa da zafer İslam’ın”  yazısını yazıyorlardı. Elinde boya fırçası yazının sonuna gelmişti ki, kirli, kinli eller tetiğe bastılar… ard arda silah sesleri duyuldu. Yaşar’ın bedeni kanlar içinde kaldı. Vuran CHP’li bir delegeydi.

Başından vurulmuştu Yaşar. Ağır yaralıydı. Ankara’ya tedavi için götürülürken yolda şehit oldu.

  ÜLKÜDAŞIMIZA ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM

ÖNEMLİ NOT: ŞEHİTLERİMİZLE İLGİLİ ELİNDE BİLGİ, RESİM OLAN VARSA YA DA DÜZELTİLMESİ GEREKEN BİRŞEY VARSA LÜTFEN BANA ÖZEL MESAJDAN YAZSIN. TEŞEKKÜRLER.